ATATÜRK'ÜN MUCUR'A GELİŞİNİN 91. YILI KUTLAMALARIUlu Önder Atatürk'ün; Milletimizin yazgısını değiştirmek amacıyla Milli
Mucadelenin Anadoludaki kıvılcımını ateşleyen silah arkadaşlar ile birlikte
Mucur’a gelişinizin 91. yılını, Mucurlular Derneği olarak 22 Aralık 2010
tarihinde çoşkuyla kutlayacağız.
Anıtkabire çelenk koyma töreni Saat 14:00 de
yapılacaktır. Bütün hemşehrilerimiz saat 13:00 de Anıtkabir Tören Alanında
toplanmaları önemle duyurulur. Mucurlulara yakışır biçimde hemşehrilerimiz
törene eşleriyle birlikte katılmaları Yüce Atatürk için daha anlamlı olacağını
düşünmekteyiz.
Yönetim
Kurulu
Mucurlular Sosyal
Dayanışma
Yardımlaşma ve Kültür Derneği KIRŞEHİR'E GELİŞİ
Çok güç şartlarda Kurtuluş Savaşı'na başlayacağını
anlayan Mustafa Kemal savaşın, Anadolu nun çoğunluğunu oluşturan köylüler
üzerinde sözü geçen ileri gelenlere dayandınlarak yürütüleceğine inanmıştı.
Bunun için Sivas'tan Ankaraya çıkmayı kararlaştırdı. Heyet-i Temsiliye'nin
yanındaki para ile ancak 20 yumurta,1 okka peynir ve 10 ekmek alınabilirdi.
Otomobillerinin benzini, Sivas Amerikan Okulu'ndan hediye olarak sağlanmıştı.
Fakat, Tüık Milleti'nin büyük desteğini alan Atatürk, yol boyunca sıkıntıya
düşmemiş, sevgi gösterileriyle yoluna devam etmişti. Çünkü, bütün yurdumuz işgal
altında bulunuyordu.
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, yüce
vatanseverliğin verdiği duygular ile bu onur kırıcı durum karşısında kayıtsız
kalamazdı. Her türlü tehlikeyi göze alarak, Türk Milleti'ni yeniden diriltme
çabasına giriştiler. Onların bu hareketi içte ve dışıa bütün düşman çevrelerinde
engellenmek istendi. Milli irade esasına dayandırılmak istenen ve gerçek güç
kaynağını halktan alan Anadolu İhtilali, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının
cesur adımlarıyla serpilip gelişiyordu. "Kuvay-i Milliye amil ve iradeyi milliye
hakim kılmak esastır" düşüncesi, bu hareketin esasını oluşturuyordu. Nitekim,
Erzurum ve Sivas Kongreleri nde alınan kararlarda halk iradesinin esas
alınmasının temel fikir olduğu apaçık görülüyor.
Ulu Önder Atatürk ve
arkadaşları hu amaçla 22 Aralık 1919 Pazartesi günü saat 08.30 'da Mucur'a
geldiler. Kaymakam Cevat Bey, heyeti karşıladı ve kendilerine Hükümet Konağı'nı
tahsis etti. Gece Mucur'da kaldıktan sonra Hacıbektaş'a gitmeyi istiyordu.
Çünkü, Hacıbektaş'ta 4 milyon Bektaşi'ye hakim olan Cemalettin Efendi
oturuyordu. İstanbul'la ilişkiyi kesen Bektaşilerin başı Çelebi Cemalettin
Efendi, Mustafa Kemal'in kendisine uğrayarak Ankara'ya geçeceğini öğrenince,
erken davrandı ve orıu karşılamak üzere Baştarla'ya gitti. Cemalettin Efendi'nin
bu hareketi Mustafa Kemal e verdiği önemi gösteriyordu. Talat ve Enver Paşalar,
Cemalettin Efendi ce karşılanmasını istediklerinde, onları dergâhında
karşılamıştı. Heyet, o gece Hacıbektaş ta Cemalettin Efendi nin konuğu oldular.
Atatürk'ün Mucur ve Hacıbektaş'a gelişi haberi Kırşehir'de büyük heyecan
uyandırmıştı. Sivas Kongresi'nin kararları elden ele dolaşıyor, kahvelerde,
topluluklarda okunarak açıklanıyordu. Birçok Kırşehirli, Hacıbektaş'a kadar
giderek destek verdiler. Mustafa Kemal, Hacıbektaş'tan ayrılırken, Çelebi
Cemalettin Efendi'den tamamen Kuvay-i Milliye'ye taraftar olduğuna dair söz
aldı. Mustafa Kemal, ertesi gün Mucur'a geldi ve 24 Aralık 1919'da Kırşehir'e
doğru hareket etti. Bu sırada, zamanın Mutasarrıf Vekili Ali Hikmet Bey, Gençler
Derneği üyeleri Mustafa Nural, Reşat Özdeş ve Necati Bey den bir karşılama
programı yapılmasını istedi.
24 Aralık 1919 günü öğle üzeri, Mustafa
Kemal Paşa ve arkadaşlarının Mucur'dan 3 arabayla hareket ettikleri haberi bir
anda Kırşehir de yayıldı. 200 kadar atlı Gölhisar Çiftliği sırtlarını tutmuştu.
Başta Mutasarrıf Vekili Ali Hikmet Bey olmak' üzere, halk Kılıççı Köprüsü
yanında yerlerini almıştı. Atatürk ve arkadaşlan, Kılıççı Köprüsü'ne geldikleri
zaman arabalarından inerek kendilerini ümitle bekleyen halkı selamladılar.
Atatürk kalpaklı ve asker elbiseliydi. Şimdiki Gazi İlkokulunun önünde ve Kapıcı
Camii civarnda kurbanlar kesildi. Hacı Ali, Mübzimin Ethem Hoca, Termacı'nın
Hafız (Şevket) karşılıklı tekbirlerle kurbanlar kestiler. Halk coşkun bir
şekilde alkışlıyor, atlılar güzergâh üzerinde çeşitli gösteriler yapıyorlar ve
cirit oynuyorlardı. Durum Atatürk'ün hoşuna gider ve bir müddet seyreder. Heyet
şehre geldiğinde doğruca hükümet binasına gitti. Ali Hikmet Bey tarafından bilgi
verildi. Buradan Belediye'ye, sonra Idadi Okulu na (Kale) uğrandı. Oradan
Gençler Demeği'ne gidildi.
Mustafa Kemal ve arkadaşları Gençler
Demeği'nce onurlarına verilen çayı içtiler. Sıtkı Doğu'nun konuşmasından sonra
Gençler Demeği'nin içtüzüğünü inceleyen Atatürk, anı defterine şunları yazdı:
"Kırşehir Gençleri, vatanımızda gençliğin kıymetli enmuzeci olduklarını
isbat edecek efkar-ı metine ve musube ile mütehalli bulundukları kanatı ile
vas-ı imza eyleriz" 24 Aralık 1335
M. Kemal H. Behiç. A. Rüstem M. Müfit
Hüseyin Rauf
Atatürk, daha sonra buradaki kalabalığa hitaben bir konuşma
yaptı. 30 Ağustos 1936 tarihli "Kırşehir Gazetesi"nde yayınlanan "Atatürk'ün
Kırşehir Gençler Derneği'ndeki Söylevi" şöyle:
"Milletimiz teşkilât
fikrini henüz zihnine sokmamıştı. Ekseriya bunu hükümete tereder. Bu,
milletimizin öteden beri itiyat ettiği bir ahlâktır. Fakat, zaman, hadisat ve
tecarüb gösterdi ki, bizatihi milletin mütehassıs ve mütefekkir olması lâzım.
Her ne şekilde ve vasıfta olursa olsun ahara terketmemek lazımdır, bugünkü
netice hasıl olur.
Nazarımızı tarihe çevirecek olursak, millet derecei
hakimiyetinden aşağı doğru inmeye başIamıştır. Fakat düşününüz Milletimizin her
ferdi mütefekkir ve mütehassıs bir tarzda yetiştirilmiş olsaydı muhakkak bu hale
gelmeyecekti. Memleketin ve milletin idaresini derühte etmiş olanlar
içtihadatında hata etmiş olur, fakat bütün bu hataların netice-i müelmesinden
millet muaazarrı olmuştur.
Mütarekeyi müteakip milletimiz, teesüfle
söylenir, mukadderatının nıüsamahakârı bir halde bulunuyor, mevcutiyemizi imhaya
hahişker olan düşmanlar, acı darbeler indiriyor, milletimiz parçalanmaya namzet
bulunuyordu. Şayanı teşekkürdür ki, bazı ahval, haizi kıymet olan milletimizi
teyakkuz ve intibaha getirdi. Yer yer efradı milletimiz yekdiğerini aramağa,
bulmağa başladı. Bunun neticesi olarak teşkilat meydana geldi. Devletimizin
istiklalini mahvetmeğe çalışan ecanib, milletimizden böyle bir ruhu tecelli
edeceğine intizar etmiyorlardı. Burada yaşayan insanları his siz mahlükattan
ibaret zannediyorlardı. "Böyle bir milletin hakkı bekası olamaz" kararlarını
ittihazda bir millet mevcutiyeti nazar-ı dikkate alınmadı, milletimizin hadisat
ve darebat neticesi olarak yer yer taazzuv etmesine ehemmiyet vermemişlerdir. Bu
ehemmiyet verilmeyen parçaların müdafaa etmek istedikleri ve verdikleri karar ve
bütün milletin kabul ettiği nokta-i esası : kuvayı milliyenin âmil, iradei
milliyenin hakim olmasıdır. Ve bu teşkilatın ruhu budur. Bu maksatla
teşkilatı teşmile başladığı zaman, ecanip nazarı dikkatini Türkiye'ye çevirmeye
başladı. Mahiyeti asliyesine inanmadı; muhtelif memurlar, heyetler gönderdiler;
bizde bir hissi hayat keşif ve onu yakından temas ile tetkike başladılar. Ve
binaenaleyh anladılar ki, miskin bir millet değildir, altı yüz sene ve daha
evvelden beri hakimiyetini ispat etmiş, efendilik yapmış bir millet, onIarın
tasavvur ettiği gibi esir bir millet değildir. Binaenaleyh ecanip tamamen kani
olmalıdır ki; Türkiye ve Türkiye'de yaşayan Millet,, başlı başına bütün cihan
milletleri içinde müessir bir mevcudiyete maliktir, bu izale edilemez.
Elhamdülillah devletimiz ve milletimizin istiklali mevzuu bahsolmaktan çok
uzaklaşmıştır. İstiklâlimize her suretle hürmet edilmesi tahakkuk etmiştir. Bu
bizim için kâfi değildir, bu maksat ve gayemizi temin edemez, maddeten
takarrürünü görmek mecburiyetindeyiz. Tamamen mutmain olmak atideki küşayiş ve
temeddünü bihakkın temin edebilmek için vatan sahibi olarak görüşmeliyiz. .
Müstakil yaşamak için feyizli vatanın teminine muhtacız. Çizdiğimiz bir
hudud vardır, bu hududu ecanibin elinde bırakmayacağız, ehemmiyetimiz pek
kavidir.
Bu teşkilat henüz bir şekilden ibarettir, bugün yarın buna bir
şekil hendesi gibi bakamayız. Buna ruh verebilmek için de her ferdi milletimizin
dimağını inkişaf ettirmek, heyeti umumiyenin mukadderatini vukubulacak taarruz
ve tecavüzden kendilerini muhafaza edebilmek için teşkilâta müttehiden tevessül
etmek lâzımdır.
Vahdeti vatana ait fikirlerimiz kısa oluyor, diğer
vatandaşımıza vukubulacak zarardan müteessir oluyoruz. Bütün Millet bir vücut
gibi bir hale getirilmelidir. Her millette bir vücut gibi bir hale
getirilmelidir. Her miilette olduğu gibi bizde de bir işe Müteşebbisler başlar,
en son ferde ve yukarıya doğru sirayet ettirilir. Az zamanda matlup vechile
istikameti hakiyeye sevk edebilmek için münevverler daha çok vazifedardır.
Münevverlerin vazifeleri gayet büyüktür. Hiç bir millet yoktur ki, ahlâk
esasatına istinad etmeden tefeyyüz etsin. Münevverlerimiz vatan ve millet
fikirlerini vermekle beraber rakip milletlere karşı muhafazai mevcutiyeti için
lâzım olan hususatı temin ederlerse vazifelerini daha vasi surette ifa etmiş
olurlar."
Gençler Derneği'nden ayrılırken halk kendisini coşkun bir
şekilde alkışladı. Kapıdan ayrılırken Kırşehir Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı
Müftü Halil Gürbüz Efendi ile beraber çıktılar. Çalışmalar hakkında bilgi alarak
bir müddet yürüdükten sonra kalmaları için ayrılan Sayit Efendioğlu Mustafa
Efendi'ye ait ırmak kenarındaki eve gittiler. Gece şehrin ileri gelenleri ile
temaslar yaparak durum hakkında fikir alışverişinde bulundular.
Gece
şehirde fener alayları tertiplendi. Ata'nın kaldığı evin önüne gelen fener alayı
mensuplanndan Ömer Aydın Bey'in bir taşın üzerine çıkıp verdiği söyleve, Mustafa
Kemal şöyle karşılık verdi:
"Bu milletin içinden çıkan bir
Kemal: 'Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini Yok imiş kurtaracak bahtı
kara maderini' demiş."
Gene bu milletin bağnndan çıkan milletimizin
asalet ve kahramanlığına dayanan bir Kemal de diyor ki:
"Vatanın bağrına
düşman dayasın hançerini Elbet bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
Atatürk, daha sonra şöyle hitabede bulundu:
"Aziz ve mübarek
vatanımızı kurtarmak için bütün münevverler , herkesin hazır olması Iazım.
İstanbul'a gitmeyeceğiz. Anadolu en büyük hazinedir. Sine-yi vatanda ihtilas
çarelerini beraberce, ölünceye kadar aramağa, temin etmeğe çalışacağız.
Kırşehirlilerin duyguları hepimizin müşterek davasıdır. Sizlerin bu asil
duyguları bizi çok mütehassıs etti. Ben ve arkadaşlarım sizleri sevgi ile
selamlarız"
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Kırşehir'e gelişlerini
Mazhar Müfit (Kansu) şöyle anlatıyor:
"24 Kanunevvel 1335 Çarşamba günü,
Mucur'dan hareketle Kırşehir'e geldik. Hava sisli ve nemli, ara sıra yağmur
yağmakta idi. Kırşehir'e geldik. Gireceğimiz sırada, yani şehrin methalinde
kurbanlar kesildi. Misafir olacağmız haneye geldik"
|