Euzü
billahi mine'ş-şeytani'r-racîm Bismillahi'r-rahmani'r-rahîm
Ey Bizleri
varlığa erdiren,
Var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize
duyuran,
Güzeller Güzeli Rabbimiz!
Sana sonsuz hamd ü senalar
olsun.
Kainatın İftihar Tablosu peygamber efendimize Sonsuz salat ü selam
olsun.
Gufranla ufkumuzda
tüllenen şu mübarek berat ve gufran gecesinde bir kere daha dergah-ı ilahînin
önünde el açıp yalvarıyoruz:
YA
İLAHE'L-ALEMİN!
Bize verdiğin
isteme duygusu ve istenenleri vereceğin inancıyla rahmetinin vüs'ati
genişliğindeki kapına dayanıyor, şu mübarek berat gecesinde bir kere daha
halimizi arz etmek istiyoruz. Halimiz Sana ayan, söyleyeceklerimiz bildiklerinin
bir kısmını beyan. Beklediğimiz asırlardan beri bizi kıvrım kıvrım kıvrandıran
dertlerimize derman.. icabet buyur ey Rahîm ü Rahman!
EY ÇARESİZLER
ÇARESİ!
Senin dualara
icabet etme mecburiyetin yoktur; ama bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden
de çoktur. Bütün dileklerimizi kabul buyur ve bunları kabulünü vicdanlarımıza
duyur; aç ve yalnızlıkla tir tir titreyen kalblerimizi iman ve itminanla
doyur.
Ciddi bir yol almış
sayılmasak da yıllar var hep yollardayız. Ufkumuz gam ve kederle tülleniyor.
Önümüzdeki engebeler beşer takatini aşkın görünüyor. Ümmet-i Muhammed
(aleyhissalatü ve't-teslîmat) perişan, derbeder ve ızdırap içinde, müslümanlık
gelenek ve göreneklerin darlığına mahkum, ibadet ü taat kültür televvünlü,
duygular, düşünceler fantezilere emanet, mücadelelerin esası da
çıkarlar, menfaatler, ırkî mülahazalara dayalı. Sen bizlere çıkar yol lutfeyle
ya rabbi!
YA RAB!
Önümüzdeki şu
upuzun hayat yolculuğunda, bizi kendi idrak ve ihsaslarımızın darlığıyla başbaşa
bırakma; akıllarımızı inhiraf ve sürçmelerden, nefislerimizi cismanîliğin
baskılarından, gönüllerimizi de heva ve heveslerin öldürücü oklarından sıyanet
eyle. Kapının kullarını; ilimde kibir u gururdan, ibadette riya ve gafletten ve
duygularına renk attıran ülfetten koru. Senin yolunda yürüyor gibi görünüp
Senden uzaklaşmak, gurbet atmosferinde içiçe firkat yaşamak, hep rızadan söz
edip gazap arkasından koşmak ne acıdır! Sen bizi kazanç yolu sanılan bu tür
haybet vadilerinde ömür tüketmekten muhafaza buyur ya Rabbi.
EY GÜNAHLARI
BAĞIŞLAYAN!
Şu mübarek gece
hürmetine Bizleri bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir
alemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her
yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor;
yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor.
İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her halimizden belli; bizleri
yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bu güne kadar elli defa
çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana
döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını
göstermeni diliyoruz ya Rabbi!
EY KENDİSİNE
YÜKSELEN ELLERİ BOŞ ÇEVİRMEYEN!
Bir süre ayrı
düştükten sonra dönüp Sana gelenleri kovmayacağını vadediyorsun. Sana
yönelenlere hep “Gelin, gelin” diyorsun. Ey Rab! Böyle emekleye emekleye
sürünmeyi de gelme kabul edeceksen, müsaade buyur “Biz de geldik” diyelim.
Geldik ve Sana, yolların amansızlığını, nefis, şeytan ve hevanın imansızlığını,
bizim de dermansızlığımızı şikayet ediyoruz. Bilhassa, her zaman hatalara açık
duran, masiyetlere meyyal bulunan ve ululuğuna karşı hep saygısız davranan,
serkeş nefsimizi Sana şikayet ediyoruz. Sen bizleri nefsin ve şeytanın şerrinden
muhafaza buyur ya rabbi!
Bizleri büyük-küçük
hatalardan, günahlardan ve emirlerine karşı isyan kokan tavır ve davranışlardan
arındır.. ya Rabbi lisanlarımızı yalandan, gıybetten, Senin sevmediğin, hoşnut
olmadığın bütün kirli sözlerden temizle. Kalblerimizi gösterişten ve iki
yüzlülükten muhafaza buyur ya Rabbi!
Her hal ve
tavrımızı rızan istikametinde eyle. Niyetlerimizi ihlaslı kıl ve bize
lütfettiğin bütün şeylerde de bereket ihsan eyle ya Rabbi! EY TALİHSİZLERİN
SIĞINAĞI, EY ÂCİZLERİN GÜÇ KAYNAĞI, EY DERTLİLERİN TABİBİ VE EY YOLDA
KALMIŞLARIN YOL GÖSTERENİ!
Şu anda
duygularımız derbeder, davranışlarımız ahenksiz, ruhlarımız kirli, ayaklarımız
titrek, ellerimiz mefluç, çoğumuz itibarıyla ümitlerimiz sarsık, havalar
boz-bulanık, mağripler hicranla tül tül, maşrıklar lütfuna kalmış... İşte böyle
bir dağınıklık içinde Sana geldik. Böyle gelenlerin ilki değiliz, sonuncusu da
olmayacağız. Rahmetin, bu garip pişmanların ümit kapısı, bizler de bu kapının
önündeki liyakatsiz dilenciler. Şimdiye kadar gelip Senin kapında ihtiyaç izhar
edenlerden boş dönen hiç olmamış; hiçbir kaçkın ve pişman da o kapıdan
kovulmamıştır. O kapı Senin kapın, onun başkalarından farkı da her gelene
affındır. Bizi hilm ü silminle güçlendir. Zalimlere de varlığını
duyur.
EY HER DUADA
BULUNANA İCABET EDEN ULULUK TAHTININ SULTANI!
Şu mübarek berat
gecesinde binler, yüz binler Senin karşında divan durarak ellerimizi Sana açıyor
ve külliyet kesbetmiş niyaz edalı soluklarımızla, kullarına her zaman açık
bulunan, hiç olmazsa aralık duran rahmet desenli kapının tokmağına inleyerek
dokunuyor ve "Biz geldik" diyoruz. Herkesi ve her şeyi görüp gözettiğine, her
sese ve herkese merhamet ettiğine gönülden inanarak kaçkınlığımızı muvakkat dahi
olsa görmüyor, günahlarımızı af çağlayanların içinde tasavvur ediyor,
karıştırdığımız haltlara değil, Senin afv u safhına bakıyor ve ümitlerimizi ona
bağlıyoruz; Enîsimiz Sen isen, çevrenin vahşetinden bize ne! Her yanda şeytan ve
avenesi içten içe homurdanıp duruyorlarmış, Sen bizimle olduktan sonra ne ifade
eder ki! Sen her şeyin biricik hakimisin ve hükmünü engelleyecek bir güç de
yoktur. Sen saltanat dairen içinde en küçük şeyleri görür, en cılız sesleri
işitir, hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi cevapsız bırakmazsın.
EY YÜCELER
YÜCESİ!
Sen biliyorsun, biz
de bunun farkındayız; ömrümüzün hasenat kefesi bomboş, pek çoğumuz itibarıyla
bir ihlas bezginliği içindeyiz. Çoğumuz gafil, bedbin, dünsüz-yarınsız sefil
birer halzede gibi aktüalite ile iç içeyiz. Her halimizde alayiş, gösteriş,
köpük köpük heva ve heves; sürekli zevk u sefaya, makama, mansıba, şöhrete, şana
ve dünyevî hülyalara oynuyoruz. Yığınların rüya ve hülyaları ekonomi ve refah;
taptıkları da dolar, dinar ve euro. Ruhlar meflûç, kalbler kötürüm, basîret ama,
düşünceler kirli, davranışlar da tam buna göre... Gece ve gündüz gibi iki yüzlü
yaşıyoruz, ak görünüyor kapkara davranıyoruz; idare ve siyaset deyip hem ışık
türküleri söylüyor hem de karanlık ağıtları mırıldanıyoruz. Devirlere, dönemlere
göre renkten renge giriyor, bukalemunları şaşırtacak marifetler (!) sergiliyor
ve aldatmayı beceri kabul ediyoruz.
EY RAB!
Ellerimiz-ağızlarımız,
gözlerimiz-kulaklarımız, dillerimiz-dudaklarımız yaratılış gayelerinden fersah
fersah uzak ve adeta nankörlüğe kilitli; eller memnû meyvelerde, ağızlar harama
açık duruyor; gözler başkalarının kusur müfettişi.. yalan revaçta, hıyanet
adiyattan bir şey, hakkın ismi var sadece; adalet "sayyad-ı bîinsaf"ların
hazırladığı kapanların önüne saçılmış birkaç dane gibi bir şey; vefa Kafdağı'nın
arkasında, ahde hürmet unutulup da bir köşede kalmış; buna karşılık haksızlık
firavunları utandıracak dorukta. Makam sevgisi, şöhret hissi, rahat etme
düşüncesi, tenperverlik duygusu boyunlarımızda adeta çelikten bir kement; her
biri birer gayya olan bu duygulardan bir türlü kurtulamıyor ve mahiyet-i
nefsü'l-emriyemize göre kendimiz olamıyoruz. Dünya ve ukba kazancı adına ne
ciddî bir hesap ne de tutarlı bir plana sahibiz. Kazançlar kuşağında sürekli
kaybediyoruz; kaybederken de muhtemel daha kötü durumlarla teselli olmaya
çalışıyoruz. Zamanı suçlama, şartlara lanetler yağdırma da ayrı bir avunma
yolu.
Bütün bunlara
rağmen ya Rab! , bizi bize bırakmaman en büyük dileğimiz. Kendimiz edip kendimiz
bulsak da, rahmetin, istihkaklarımıza lütuf televvünlü haklar bahşedecek
vüs'atte. Sen bizlere lütfunla muamelede bulun ya Rabbi!
Dua edenlere cevap
veren Sen, ızdırapları dindirip ihtiyaçları gideren Sen, devrilenleri kaldırıp
doğrultan Sen, çatlayıp kırılanları sarıp-sarmalayıp tedavi eden de Sensin!
Senden ayrı kalışımız ruhumuza renk attırdı; nefsanîlik ve gaflet,
ibadetlerimizin mana ve özünü alıp götürdü; samimiyetsizlik dualarımızın
kolunu-kanadını kırdı. Sinelerimiz bomboş, düşüncelerimiz tutarsız, kalbî ve
ruhî hastalıklarımız bizi yere sermek üzere.. Var eden Sensin, yok eden de Sen;
uzak tutan Sensin, yaklaştıran da Sen; Sen bizi biz etmeseydin biz bu
duyduklarımızı duyamaz ve bize imanın neşesini tattırmasaydın şu
söylediklerimizi mırıldanamazdık. Verdiklerin vereceklerinin referansı; diliyor
ve dileniyoruz, bize yakınlığını duyur ve benliğimizde Sana karşı yaklaşma
heyecanları uyar.
EY RAB!
Elimizden tut,
dostlarının yüzüne baktığın gibi bize de rahmetinle teveccühte bulun.. iç
dünyamızı varlığının ziyasıyla nurlandır ve bizi Sensizliğin zulmetlerinden,
zindanlarından halas eyle; halas eyle ve eşiğine baş koymuş kapının şu sadık
kullarını yalnız bırakma. Senden kalblerimize ışık, iradelerimize güç,
düşüncelerimize istikamet, niyetlerimize de hulûs istiyoruz. Bizleri iç
dünyamızla yeniden inşa ederek ruhlarımıza ahsen-i takvîm sırrını
duyur.
EY AFFI
TECZİYESİNİN ÖNÜNDE RAHMET TAHTININ SULTANI!
Kelb kabilesinin
koyunlarının tüyleri sayısınca günahkarın affedileceği bu mukaddes berat
gecesinde bizleri de bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle
bir alemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her
yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor;
yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor.
İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her halimizden belli; bizleri
yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bugüne kadar elli defa
çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana
döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını
göstermeni diliyoruz.
Ey yüceler
yücesi!
Efendimiz Hazreti Muhammed'e, Mualla aile efradına ve bütün
ashab-ı güzînine salat u selam ederek bunları Senden dileniyoruz; dualarımızı
kabul buyur ya rabbi!..
Amin amin amin
velhamdü lillahi Rabbil
alemine'l-fatiha |