Duran Erdoğan
duranerdogan1947@gmail.com
CEHALETTİR
22/01/2011
İnsan hayatında insana dayanak yani destek olan iki önemli unsur var: Birisi ilim, diğeri de maddiyat, yani para... Bu ifademin daha net algılanması ve anlaşılabilmesi için konuya tersinden bakarak yaklaşacak olursak; insanı ve insanlığı mahveden iki şey bütün çıplaklığıyla dimdik ortada, aşikâr..! Bunlardan birisi CEHALET, diğeri YOKSULLUK... Yoksulluğun yok edilmesi için çalışmak, çok çalışmak; plânlı-programlı çalışmak ve hele-hele ilmi esas alarak mantıklı çalışmak kural olmalıdır. Ancak bu yolla somut sonuca ulaşılır kanaatindeyim... Aksini savunmak ilmi inkâr etmek olur, ki bu düpedüz cehalettir... Cine-periye, şeytana inanmak ve tapmak; nazar değme inancını kabullenip eşek b....dan muskayı boynuna takıp kerameti b...tan beklemek; çaput-bez ve özellikle de tuvalet kağıtlarına ‘dilek ve temenniler’ yazıp ağaçların dallarına asmak; üfürükçü ve falcılardan medet ummak; kısacası bu masalların maskarası olmak, içinde bulunduğumuz milenyum çağında bana göre cehalettir ve mantıksız örneklerdir. Bütün bu çirkinliklere ve kusurlara hoş görüyle bakıp yaklaşmak da daha açık ve net deyişle toplumsal yanlış ve katmerli CEHALETTİR !.. İşin aslına bakıldığında, CEHALET toplumumuzda aşama kaydetmiş ve bir kültür düzeyi oluşturmuştur... Cehalet -tıpkı- bir virüs gibi aileden başlayıp, yaygınlaşarak tüm topluma bulaşmıştır. Misâl mi istiyorsunuz? Yalanın ve yanlışın hoş görülmesi, hatalı kişilerin uyarılmamaları, duyarsızlığın normal davranış biçimi sayılıp toplumsal tepki verilmemesi, cehaletin temelini teşkil etmiyor mu? Son günlerin gündemi ‘KÜRESEL ISINMA’ her ne kadar ‘DÜNYA’nın sorunu gibi görünse de; kıyametin kopmasına adım-adım yaklaşılması, ekolojik dengenin ve evrensel düzenin bozulması, yokluklar-kıtlıklar yaşanması, tabiatın hunharca katledilmesi, anız ve ormanların halen yakılıyor olması, israf edilen suların yerin derinliklerine çekilmesine zemin hazırlanması, toplumsal cehaletimizi kanıtlayan en çarpıcı örnekler değil midir? Her işin başı EĞİTİM ve şarttır diyoruz !.. Eğitim önce aileden başlar. Öyleyse herkes önce kendi kapısının önünü süpürmeli, ki ancak kapısı pis olan komşusunu eleştirme hakkını kendinde görebilsin...Herkes önce kendi nefsinin, kendi vicdanının muhasebesini yapıp kendini sorgulayıp, yargılayıp denetlesin ki, karşısındakinden daha mükemmelini isteme ve bekleme hakkını kendinde görebilsin... Bir dost bana “Seni onurlandıran en önemli özelliğin nedir? diye sormuştu: Ben de “İnsanlara, hürmet ve hizmet etmek için yaratılmışım” cevabını verdim. Çünkü “incinsen de incitme” felsefesini ilke edinenlerin başkaca ‘istisnası’ olamaz... Zira Mevlâna da “CAHİL KİMSENİN YANINDA KİTAP GİBİ SESSİZ OL !”diyor. Yeri gelmişken yöremiz diliyle demem gerekirse: “Süsünüyün köküne sumsuğu kodum mu oturtur; alimallah, yere iki seksen uzatır, boyuyun ölçüsünü alırım!” denilmesi de en büyük cehalettir. Sonuç: Cahil cüreti ! Çok geniş biçimde ele alınması gereken ‘CEHALET’ konusunu zaman-zaman irdelemek, incelemek, gündeme taşımak bir köşe yazarı olarak görevimdir. Bakınız bu hususta Tahir Olgun üstadımız ne diyor dizelerinde: “A çocuk kalmışsın ilimde sıska/ Ne ilâç kâr eder sana, ne muska !” İlmi esas alan aydın toplumlarda cehalet reddedilir... Cehaletin şimşirine ve cafcaflı kürklüsüne ‘cahil’ denir ve bence böyleleri yaşayan ölü fosildir. Daha çarpık olanı, acemi elindeki davul gibi kulağımıza ve kafamıza hoş gelmeyen cırtlak ve ritimsiz sesler çıkarırlar. Üstelik bunu marifet sanırlar veya sayarlar ! Zaten âlim ölse de yaşar. Aşık Veysel kendini yırtarcasına “Yeter gayri yumma gözün kör gibi” derken, verdiği mesajı algılamayanlaradır sözüm. Yine toprağımızın bağrından çıkarak tüm medenî âleme ışık olmuş hemşehrimiz Şeyh Edebalî Osman Bey’e öğüdünde “üç kişiye acı: Cahiller arasındaki alime, zenginken fakir düşene, hatırlı iken itibarını kaybedene” diyor. Sözün özü: Bütün bu anlattıklarımdan sonra yine de bu yazımın sonunu istediğim şekilde bağlayıp son noktayı koyamadım. Gönlümden dökülen ve arzu ettiğim mesajımı bir türlü sunamadım. Lütfen cehaletimi bağışlayın efendim . Hoşça kalınız.
Duran ERDOĞAN Kırşehir Anekdotları Yazarı www.duranerdogan.com
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ÖKÜZÜN VASİYETİ - 22/04/2014 |
BİR BÖLENİN HIRSI ve HINCI! - 15/04/2014 |
VERGİ HAFTASI - 08/04/2014 |
BU YEREL SEÇİMİN KAZANANI MİLLET OLSUN - 01/04/2014 |
UNUTMAK ve NANKÖRLÜK - 24/03/2014 |
EĞRİ YOLDAN SAPMAYANIN VAY HALİNE! - 16/03/2014 |
BENİM BELEDİYE BAŞKANIM BÖYLE OLMALI - 18/02/2014 |
KIRŞEHİR HALK KÜLTÜRÜNÜN SESİ YAREN TV BİR İNCİDİR - 01/02/2014 |
MUCUR ve HAVALİSİ SOSYAL YARDIMLAŞMA KÜLTÜR DERNEĞİ - 05/01/2014 |
Devamı |