Duran Erdoğan
duranerdogan1947@gmail.com
Şair Serdar Atabay
06/02/2011
Kırşehir için hemen her yerde, her zamanda ve her zeminde “Şairler,Ozanlar ve Yazarlar” diyarıdır, denir. “Görünen köy kılavuz istemez” ve “Güneş balçıkla da sıvanmaz” deyiminden hareketle, bilinen ve doğruluğu gerçek olan bu hususu kanıtlamak için yemin etmeye de zaten gerek yok ki! Bu yazımla, sizlere “Ey Ahali ! Artık bu edebî alemde Ben de varım!” diyen ve yazdıklarıyla, yayımladıklarıyla ‘Kültürümüzün 40 Pınarları’ mertebesine yükselmiş bir kelâm ve kalem erbabını sizlere takdim etmeye ve tanıtmaya çalışacağım. Kim den mi bahsedeceğim: Elbette, Kırşehir halk kültürünü içine sindirmiş genç, dinç, dinamik, yakışıklı ve yağız, memleket sevdalısı ‘Türkmen torunu’ sevgili Serdar ATABAY’dan...
Geçtiğimiz günlerde beni telefonla arayıp”İnternetteki yazılarınızı okuyor ve beğeniyorum. Hocam acaba tanışmamız mümkün mü?” diye sordu. Kurugöl’deki evime buyur ettim ve böylece gönül dostluğumuz başladı. Kırşehir’in eski Kızılcaköy Türkmenleri’nin kültürel yaşantılarından bahseden “Keçi Kalesinin Bağrında Bir Türkmen Oymağı” isimli kitabını hediye etti. Şiirlerinden örnekler sundu. Heyecanlı ve dolu doluydu.. Kendisini, muhterem eşini ve dünya tatlısı kızları Hatice Naz’ı tanımaktan mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.
Sevgili Serdar Atabay 1977 yılında Kırşehir’de doğmuş. Babasının işi nedeniyle ilk, orta ve lise öğrenimini Zonguldak Ereğli’de tamamlamış. Dumlupınar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde de maden mühendisliği tahsil etmiş.Uzun lâfın kısası: Kırşehir’den kopmamış, yaz tatillerini Kızılca Köyü’nde geçirmiş, kültürüyle kaynaşmış, bu kültürle yoğrulmuş, pişmiş, pekişip katmerleşmiş ve bu aşk O’nu, “ yöresinin kitabını yazacak kadar” sorumlu yapmış. Ne kadar güzel!
Kendisini Kırşehir Ahi Televizyonunda hazırlıyıp sunduğum “Kültürümüzün 40 Pınarları” programıma konuk ettim.Maaşallah döktürdü de döktürdü. Ayrıca, ‘Aşıkpaşa 1. Ulusal Şiir Şöleni’nde okuduğu, aşağıda size örnek olarak sunacağım “Bu Toprağın Oğluyum” şiiriyle de dinleyenlerin gönlünü fethetti. Hakikaten kalite belgeli bir Kırşehir sevdalısı ‘Türkmen Torunu’ olduğunu hem yaşam biçimiyle ve hem de yazdıklarıyla örnekledi.
Burada yeri gelmişken şu hususun özellikle altını çizerek ve üstüne de basa basa yüksek sesle söylemek istiyorum: Değerli Serdar Atabay’ın; Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulmasına önderlik etmiş Türkmen kocalarının torunu olduğuna tanıklık ederim. Zira, öz kültürüyle bu kadar hemhal olmuş millî ve muhafazakâr bilgi donanımlı genç ve edepli birisini ‘Milenyum’ denen bu günümüz dünyasında edebî alemin içinde görmek oldukça gurur duyulacak husustur.
Kim ne derse desin, sevgili Serdar Atabay’ın, işlediği kültürel konular O’nun fanatik bir Kırşehir’li oluşunun, memleket sevgisinin, sevdasının dört-dörtlük resmidir. Yazdıkları ve yayımladıkları ‘görünmeyen köyün, görülmeye değer’ yönleridir. Eksikliği tamamlayan belgelerdir. Gelecek kuşağa ışık olup, kaynaklık edecek kaymak gibi bilgilerdir. Büyük bir keyifle okunacağını bizzat bir çırpıda okumak suretiyle yaşadım. Bu güzel yöremizin kültürüyle bir kere daha sarmaş-dolaş olup, kendimi tarifi imkansız duygularla mutlu hissettim. Önemli olan da böylesine duygu ve düşüncelerle kültürümüzün yaşanması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara da taşınması olduğuna göre; edindiği bilgileri “övünmek gibi olmasın amma işte ben “Bu Toprağın Oğluyum” diyerek , göğsünü gere-gere herkesle paylaşması çok hoşuma gitti.Sayesinde bilgi eksiğimi telâfiettiğim için inanın ‘alnından öperek kutlamak ve tebrik etmek’ istiyorum. Lâfı fazla uzatmadan konuyu da daha fazla dağıtmadan Sevgili Serdar Atabay’ın yukarıda bahsettiğim ve örnek aldığım şiirini geliniz hep birlikte okuyalım:
BU TOPRAĞIN OĞLUYUM Gür sesimde haykırış duyun beni dostlarım Varsa yurdumu soran bu toprağın oğluyum Şerefli tarihiyle nice asırlar boyu Dimdik ayakta duran bu toprağın oğluyum
Orta Asya’dan kalkıp yollar aştık uğrunda Allah’ın kelâmı var avazında, çağrında Göğsündeki imanla Kırşehir’in bağrında Türkmen yurdunu kuran bu toprağın oğluyum.
Yürekli anaların salladığı beşikte Besmeleyle kurulan sofradaki kaşıkta Kınalar yakılıp ta geçilen her eşikte Şahadet düşü gören bu toprağın oğluyum
Helâlinden süt aldık gözlerimiz karadır Hak aşkıyla kanayan yüreğimiz yaradır Er meydanı denilen alan işte buradır Namerdi yere seren bu toprağın oğluyum
Sevda gülleri ancak yarenlere derilir Soframızda ikram var gariplere serilir İman dolu yayımız hainlere gerilir Küffar dalını kıran bu toprağın oğluyum
Kalenin eteğinde coştum Kılıç özüyle Cemalini ararım Şeyh Süleyman gözüyle İlim meclisindeki ‘Edep Ya Hû’ sözüyle Boynu bükük hal süren bu toprağın oğluyum
Hâlâ Yunus Emre’nin duaları arşında Bak Cıncıklı Camiin heybetiyle karşında Fatma Hatun bir yanda Ahi Evran çarşında Vatan için can veren bu toprağın oğluyum
Ruhum huzur buluyor, her gün Dinekbağı’nda Bir yanım Seyfe gölü, öbür yanım Çuğun’da Cemele’den salınıp estim Baran dağında Akpınar’a tez varan bu toprağın oğluyum
Âşık Paşam şiiri okudu Türkçe ile Gülşehri’min nazından bülbüller geldi dile Hacı Bektaş eliyle kıraçlar döndü güle Cennete tabi horan bu toprağın oğluyum
Kapucu’da ibadet, dillerde sonsuz âmin Melik Gazi türbesi sanki ediyor yemin Bakın Keçi Kalesi nasıl kendinden emin Dostun bağını deren bu toprağın oğluyum
Kırşehir’in gülleri türkülerin şahıdır Kızılırmak ağıdı, Said’imin ahıdır Çiçekdağ’da Zahide’m aşığın eyvahıdır Derdiyle sazı yoran bu toprağın oğluyum
Bu gönül dergâhında âşıklara dil oldum Gül zülüflü o yârin nazarında kül oldum Gurbet elin kahrıyla ela gözde sel oldum Boztepede kar, boran, bu toprağın oğluyum
Sıladan sevdiğime el ederim turnayla Hasretin pınarında akışırım kurnayla Abdalların çaldığı davul ile zurnayla Bağ başında toy, tören bu toprağın oğluyum
Tasavvufla yoğrulan Edebali nesli ben Türkülerde ağıtta Neşet Ertaş sesli ben Koca Yastıman gibi, Kırşehir’in aslı ben Ahi, gazi, alp, eren bu toprağın oğluyum
Avşar oğlu diyorlar Türkmen’dir benim soyum Mazlum için pamuktur, zalime demir huyum Haykır Serdar Atabay, Özbağ Kızılca köyüm Eski köyde bir ören bu toprağın oğluyum
Sözün özü: Büyüklerimiz “öldükten sonra unutulmamak istiyorsanız ya okumaya değer şeyler yazın; ya da yazılmaya değer şeyler (işler) yapın” derlerdi. Öyle inanıyorum ki Sen bu denilenin ikisini de yaptın. Artık edebî alemdeki Kırşehir halk kültürüne ilişkin ölümsüz eserlerinle ebedileştin. Daha nice üstün başarılara imza atmanızı temenni ediyor ve tebriklerimi sunuyorum.Rabbim yar ve yardımcın olsun.
Hoşça kalınız.
E.posta: duranerdogan1947@hotmail.com Duran ERDOĞAN http://www.duranerdogan.com Kırşehir Anekdotları Yazarı Tel.gsm: 0 537 308 56 58 |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ÖKÜZÜN VASİYETİ - 22/04/2014 |
BİR BÖLENİN HIRSI ve HINCI! - 15/04/2014 |
VERGİ HAFTASI - 08/04/2014 |
BU YEREL SEÇİMİN KAZANANI MİLLET OLSUN - 01/04/2014 |
UNUTMAK ve NANKÖRLÜK - 24/03/2014 |
EĞRİ YOLDAN SAPMAYANIN VAY HALİNE! - 16/03/2014 |
BENİM BELEDİYE BAŞKANIM BÖYLE OLMALI - 18/02/2014 |
KIRŞEHİR HALK KÜLTÜRÜNÜN SESİ YAREN TV BİR İNCİDİR - 01/02/2014 |
MUCUR ve HAVALİSİ SOSYAL YARDIMLAŞMA KÜLTÜR DERNEĞİ - 05/01/2014 |
Devamı |