07/03/2011
Oldukça uzun ömürlü yaşayan dedem Ali
Çavuş ölüm döşeğindeyken yanındakilere : “Eğer ben kendi dertlerimle başbaşa
kalsaydım daha çook yaşardım. Beni kendi derdim değil, elin derdi öldürüyor; hem
de ecelimden önce öldürüyor.” demiş ve rûhunu teslim etmiş. Dedemin genlerinden
bazı şeyler bana bulaşmış olmalı ki, bunları yazarken inanın kendimi akîl adam
sıfatında bile görmüyor ve bu hususta kendimi sadece dedem gibi 'ilgili ve
duyarlı' hissediyorum.
Güzel ve güzîde bir görüntü içinde, mutlu ve
mükemmel biçimde yaşamak elbette en tabii hakkımız... Toplum içinde ve medenî
bir alemde yaşıyorsak; şüphesiz ki düşünen insan sıfatımızla yaratanımıza
şükrümüz; ülkemize, çevremize, ailemize ve komşularımıza karşı
sorumluluklarımız var... Bu hususta kendimizi 'ilgili ve duyarlı' saymak
zorundayız. Sorunlara karşı sorumsuzlukları prensip edinirsek; taşın altına
elimizi sokmazsak, biz biz olmaktan çıkar, başkalaşır ve 'kolay lokma'
oluruz...Ucuz adam oluruz! Birileri bizleri basit ve bayağı emellerine alet edip
maşa gibi kullanır!...
Atalarım, Ortaasya'dan gelip Anadolu'nun
merkezindeki Kırşehir'i yurt edinirken, medeniyete çağdaş görünüm kazandırarak
merkezileştirmiş. Kendini sorumlu kılarak koca Osmanlı İmparatorluğu'nun
kurulmasında akîl adımlar atmış. Önder olmuş, 'ilgili ve duyarlı'davranmış ve
sorunların çözümünde de sorumluluk almış. Acaba “ben nerelerdeyim?” diye hiç
kendinizi sorguladımız mı?
Konuyu daha fazla dağıtmadan esasa doğrudan
girmek istiyorum: Kırşehir durmadan ve hızlı bir şekilde göç veriyor. Göçü
durdurma adına neler yapılabilir? “Ben tek başıma ne yapabilirim, ki !”
mantığıyla, ne olur kendinizi 'yeteneksiz ve yetkisiz' görmeyin...Herkesin
üstüne düşen görev ve bireysel yapacakları var:
Kırşehir, doğduğumuz,
tozlu topraklarında koşup oynadığımız yurdumuz, yöremiz... Vicdanı hür her
insanın kendi yöresine karşı sorumluluğu ve vefa borcu var. Aslımızı inkâr
edemeyeceğimize göre; okumuşundan, okumamışına; zenaatkârından, serbest meslek
sahibine; küçük esnafından, sanayicisine kadar elimizi vicdanımıza koyup bir
düşünelim bakalım... Kırşehir neden küçülüyor, neden nüfus fire veriyor ve
tarihî o güzelim beldemiz niçin ufalıyor?
Demin söyledim: Elbette daha
mutlu ve daha mükemmel yaşantı içinde olmak ve çağdaş medeniyetin nimetlerinden
yararlanmak herkesin en tabii hakkıdır. Amma velâkin insanın doğduğu yöresine, o
yörenin sorunlarına karşı 'ilgisizliği ve duyarsızlığı' da doğru değil.. Bu
yazımda sadece konunun tartışılmasını, düşünülüp değerlendirilmesini, çözüme
katkı verilmesini hatırlatmak için konuyu huzurlarınıza getirmenin doğru
davranış olduğu kanaatindeyim. Eğri oturup, doğru düşünüp, herkesin
birbirleriyle bu hususu konuşmasını ve tartışmasını istiyorum.
Öğünmek
için değil, örnek olması için kendimden örnek vererek konuya açıklık getirmek
istiyorum: Kırşehir'in, Mucur İlçesinin Kurugöl Köyü'nde doğdum. 18 yaşına kadar
bu köyde çobanlık yaptım. Otuz yıla yakın Ankara'da Devlet memurluğu yaptıktan
sonra emekli olup, tekrar köyüme döndüm ve köyümde mezarımı bile hazırladım.
Kendi imkânlarımla köyüme kurduğum Kütüphene dolayısıyla Kırşehir Valiliği beni
örnek vatandaş seçti ve Millî Eğitim Bakanlığı da adımı bu kütüphaneye vererek
ölümsüzleştirdi. Bu davranışım gariban, küçük bir memurun memleket sevgisinin
ve Kırşehir sevdasının güller açmış, yöresine gülücükler saçmış 'ilgisi ve
duyarlılığına' örnek teşkil etmiyor mu?
Tüm hemşeri Bürokrat ve iş
adamlarımız! Elinizi vicdanınıza koyup bir düşünün ne olur... Allah aşkına kendi
yören “toprağın” için bireysel olarak Sen ne yaptın?
Sayfa editörümün
“Duran ağabey yine uzun yazmışsın. Bu kadar uzun yazıyı köşene nasıl
sığdıracağım?” dediğini duyar gibiyim. Bu günkü bu yazımı maalesef kısa kesmek
zorundayım. Bakınız, gelecek (2).yazımda hem gelişen sorunları ortaya dökecek ve
hem de somut çözüm önerilerimi bir-bir açıklayacağım? Mutlaka oku,
unutma!
Sözün özü: Dün bitti ve gitti... Yarına çıkacağımızın da
garantisi olmadığına göre; acaba yaşadığımız bu günde, kendinle gurur duyacak
toplumsal içerikli ne plânın var? Zebani Hazretleri ve Sorgucu Meleği değilim
amma tekrar ediyorum, bu gün “Allah için, ülken için,ailen için, memleketin
Kırşehir için ve kendin için sahi ne yapacaksın?
Hoşça kalınız.