02/07/2011
Bir ülkenin, bir bölgenin, bir köyün tohumları doğanın çiftçisi ile birlikte sürdürdüğü alışverişin, üretim ve bereketin binlerce yıl süren başarısıdır. Dededen toruna aktarılan bilgidir, kıymettir çoğu kez yazısı olmadan saklanan. İnsanoğlunun gelişim sürecine benzer tohumun serüveni. Büyük tufanlarda, kuraklık dönemlerinde bir kısmı kaybolsa da, yok olup gitmez; mücadeleyi kazandıkça güçlenir, boy verir, renk değiştirir.
Bir geleneksel sevgidir köyün çeşmesi, kahvesi, tepesi gibi yerel tohumlar; hasat ile ambarlarda birikir ve bereketlenir her sene ekim zamanı. Doğanın dengesinde asıl olan verim veya bilimsel formüller değildir; biz insanoğluna düşen en büyük ödev olduğu gibi kabul etmek ve sürdürebilmektir. Yerel tohumun bekçisi önce yerel çiftçimiz ve hepimiz olabildikçe, topraklarımız ve tüm doğa daha uyumlu çalışıyor, bugün ve gelecek için. Yerel tohumları, her dönem toplamak ve yeniden kullanmak, yerel çeşitliliğin sürekliliği için bir garantidir. Verimliliğe paralel bir dengede, doğal yaşama ve biyoçeşitliliğe esas oluşturan yerel tohumun bölgesel ortak bilinç ve geleneksel maneviyatla korunmasının ve bu yönde çiftçimizin ziraat mühendisleri teknik desteğindeki çalışmaların ‘sürdürülebilir temiz tarım’ ekonomileri yaratacağına şüphe yoktur. Tohumculuk son derece stratejik bir sektör olarak (çölleşme etkisindeki ülkemizde, tohum konusunda da dışa bağımlılığın giderek artması sonucu, ‘açlık tehditi’ yakın bir gelecekte gündeme gelebilir) az sayıdaki uluslararası firmanın ticari kontrolünde, dünyanın büyük bir bölümünde tohum tescil ve sertifikasyon esasına dayanan benzer tohumculuk yasaları desteğinde ilerlemektedir. Çiftçiye ‘en kolay ve ucuz’ seçenek olarak sunulan endüstriyel (kısırlaştırılmış ancak farklı avantajlara sahip olduğu iddia edilen türler) tohumların ekonomik özgürlüğü büyük oranda kısıtlayan ve çevre açısından bakıldığında biyoçeşitliliğe vurulan darbe olarak, aynı zamanda politik desteklerde tarımsal üretimde kullanımının büyük bir hızla arttığını görmekteyiz. Dünyadaki genel nüfus artışı, tüketim alışkanlıkları, yaşanan kürel iklim değişikliği ve buna bağlı oluşan afetlere bağlı olarak yerel tohumlar ile elde edilecek ürünlerin gezegenimizi artık besleyemeyeceği ve alternatif çözümler oluşturmanın kaçınılmaz olduğu iddia ediliyor.
Yerel tohumların binlerce yıllık doğal seleksiyon ve ıslahı ile ulaşılan (doğal) verim artışına rağmen, GDO (transgenik) tohumların vazgeçilmez bir çözüm olarak sunulması mevcut tüm sorunların ötesinde, çevre ve sağlık açısından bilinen ve bilinmeyen birçok yeni riskleri de beraberinde getirmekte. Tohumların patentlenirken, GDO’ların tozlaşma yoluyla doğal tohumların da DNA yapısında farklılık yaratabilmesi, yerelliğine saygılı ve temiz tarım uygulamaları için çaba gösteren çiftçileri bile çaresiz bırakırken, tüm dünyada küçük çiftçi örgütlerinin yükselen ortak sesiyle mevcut yasa ve yönetmeliklerin (geleneksel yönde) revizyonu için somut adımlar oluşmaktadır. Ayrıca bazı organizasyonların yürüttüğü organik nitelikli tohum takasları, çok uluslu endüstriyel yaklaşımların karşısında önemli bir model oluşturmaktadır.
Saygılarımla
Necdet ÖZBAY