12/07/2011
GEYCEK ANILARINDAN (Laz imam Cuma vaazında)
Nisan 1989 ila Nisan 1991 tarihleri arasında Geycek Köyünde öğretmenliğim sırasında renkli ve neşeli günlerimiz olmuştu. Beraber görev yaptığımız Mahir Can, Mehmet Türkyılmaz ve Abdullah Bektik ‘le kayda değer bazı anıları yaşadık.
Öğle arası yemek işinde herkesin yaptığı bir görev vardı. Tost yapmada ben görevliydim. Yumurta kaynatma ve yağda pişirmede (sızdırmada)Abdullah Bey, çay demleme işlerinde de Mahir Bey üzerlerine düşenleri layıkıyla yaparlardı. Mehmet Hoca ise hazırlanan yiyeceklerin tadına bakmada kesilen kavun ve karpuzları aşırmada üstüne yoktu.
Kış mevsiminde, Mehmet Bey’in beyaz hacı murat’la bazen köye gitmemiz gerekiyordu. Tabi lastiklerde diş arama; yokuşları çıkmaz, iner itersin, şarampole düşer, var gücünle çıkarmaya çalışırsın. Canımız sıkılır. Mehmet Bey’e fırça atarız. Lastiklerin değiştirilmesini isteriz. Lastikler kabak, zincir takmasını öneririz; Mehmet Bey’in cevabı hazır; “Arkadaş, siz bir çift lastiğin kaç para olduğunu bilyonuz mu? Sonra zincirler lastiklerin anasını ağlatıyor, haberiniz var mı?”Sözleri bizleri güldürüyor ve sinirlendiriyordu. Abdulah Bey, arabadan iner;”Arkadaş, biz canımızı sokakta bulmadık; senin arabana binmektense yaya yürürüm daha iyi.”Demesi Mehmet Bey’i etkilemez bile. Arabayı durdurur,”Madem öyle inin arkadaş.”cevabını yapıştırırdı.
Unutulmaz anılar yazmakla ve saymakla bitmez. Ancak; önemli anılardan birini sizlere aktaracağım.
Cuma günleri arkadaşlarla birlikte Cuma namazını kılmaya köyün camisine giderdik. Verilen saladan sonra hep birlikte camiye girdik. Tanımadığımız birisi minberden cami cemaatine vaaz vermekteydi. Öğrendik ki köyün imamının babasıymış. Köyün imamı Karadenizli olduğundan vaaz veren babası misafir olarak köyde bulunuyormuş. Kendisi emekli imam olduğundan köylüye vaaz vermek istemiş. Giyinişi aynen Nasrettin Hoca’yı andırıyordu. Tipik Karadenizli, tam bir Laz şivesiyle konuşuyordu.
Konuşma tarzı ve tipi vatandaşın ilgisini çekmişti. Çoğumuz konuşmalarını tebessümle karşılıyorduk. Vaaz veren hoca, arada bir coşuyor, sesini yükseltiyor, Cehennemin bütün kapılarını vatandaşa aralıyordu.
“Aziz cemaat, sizlere Cenab-I Allah’ın emurlerinu aktariyurum.Punları tutarsanuz Cennete kiresunuz.Tutmazsanuz Cehennem ateşundan kurtulamazsunuz.Sizlere şimdu bu konularu anlatiyurum,cumartesi günude kadunlara anlatacağum.Unutmlayun kadunlarınızu könderun,”Unutmayun ha..”
Camideki cemaatin çoğu bu konuşmayı tebessümle karşılıyor ve dinleme devam ediyordu. Hoca biraz konuşuyor, sözü tekrar kadınlara getiriyordu. Tüm cemaate yüksek sesle kadınlara vereceği vaazı hatırlatıyordu;
“Unutmayun Müslümanlar ha..cumartesi günu kadunları istiyorum.”demesi camidekilerin büyük çoğunluğunun gülmesine ve birbirleriyle fısıldanmalarına sebep oldu.Aynı sözü birkaç defa tekrar etmesi bardağı iyice taşırdı.
Yakınımızdaki vatandaşlardan biri yakındakilerin duyacağı bir sesle;”Ne diyor la bu sapık herif? Bizim avratları istiyor.” Sözleri ortalığı kaynattı ve gülmeleri hızlandırdı.
Bizde gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk. Cumanın sünnetini kılmaya kalktığımızda kendini zapt edemeyen 6-7 genç gülerek camiden çıktılar.
Bizde o Cuma namazını nasıl kıldık? Neler okuduk? Allah afetsin.
Ali AYDEMİR