02/03/2012
Hatırlıyorum da 60 yıldır iktidar olamayan CHP bu kafayla, bu örgüt yapısıyla daha uzun yıllar da iktidar olamayacak.
CHP Türkiye’nin ana muhalefet partisi olarak böyle yüzde 20’lerde kalacak ve kalmaya da devam edecek. Zaten onlara da muhalefet olmak yakışıyor!
Bir zamanlar ortanın solun tartışması yüzünden 1967’de Kayserili Prof. Dr. Turan Feyzioğlu 47 senatör ve milletvekiliyle CHP’den ayrılıp Güven Partisi’ni kurmuşlardı.
Amblemi Koç olan Güven Partisi’ni Kırşehir’de Av. Hayri Çopuroğlu kurmuştu. Seçimlerde de Kırşehir milletvekili adaylığına Mucurlu hemşehrimiz Süleyman Onan gösterilmişti.
Daha sonra İsmet İnönü’yü bertaraf eden Bülent Ecevit 14 Mayıs 1972’de CHP’ye genel başkan seçilince 15 senatör ve 44 milletvekili CHP’den koptu, Cumhuriyetçi Parti’yi kurdu. Sonradan Turan Feyzioğlu’nun Güven Partisi’yle birleşip Cumhuriyetçi Güven Partisi olmuşlardı.
Sonraki yıllarda hepiniz biliyor ve hatırlıyorsunuz ki CHP bilmem kaç kere bölündü, kaç kere birleşti.
12 Eylül askeri darbesiyle kapatılan CHP’nin yerine bir zamanlar Kaman Kaymakamlığı yapan, İsmet Paşa’nın özel kalem müdürü olan Necdet Calp’in genel başkanlığında Halkçı Parti’yle bir araya gelen sosyal demokratların bir kısmı daha sonra SODEP’i ve SHP’yi kurdu, seçimlere girdi. Bülent Ecevit te kendi partisi DSP’yi kurup seçime katıldı. Yani bölündükçe bölündüler, küçüldükçe küçüldüler.
Daha sonraki yıllarda CHP yeniden kurulduktan sonra SHP ile birleştiler, bir süre sonra yeniden ayrıldılar. Yine olumsuzluklar, yeni anlaşmazlıklar, yine sen ben çekişmeleri sürdü gitti.
İşte son örneği de geçtiğimiz hafta sonu Kemal Kılıçdaroğlu ile olağanüstü Tüzük Kurultayı’nda yaşananlar.
Bütün Türkiye bu kurultayı ibretle izledi. Yine delegeleri otellerde yedirip, içirip ağırladılar. Yine birbirlerine girdiler. Bu defa Kılıçdaroğlu ve yandaşları eski genel başkanları Deniz Baykal ve Genel Sekreter Önder Sav ve ekibini saf dışı bıraktı.
Bu CHP’nin yapısında var, genlerinde var. CHP’nin kaderi böyle.
Yine birbirlerine düştüler, yine birbirlerini tartakladılar.
Ağızlarında düşürmedikleri demokrasi sözcüğü nerede kaldı?
Hani parti içi demokrasi?
Öyle gözüküyor ki CHP yine bölünecek, yine parçalanacak, yine birilerinin elinde küçük bir tabela partisi olarak kalacak.
İktidar olmak isteyen parti böyle mi olur?
Kendiyle kavgalı, herkesle kavgalı olan bir partiye kim oy verir ki?
Sevgiyi kaybetmiş, her akşam onun bunun masalarında garnitür olmuş, olmaya devam eden Atatürk’ün kurduğu 89 yıllık yaşlı ve yorgun CHP’ye yazık oldu.
Oysa ki bugün CHP’ye gerçekten ihtiyacı var.
Atatürk’ün partisi olmakla övünenler, birbirlerinin kuyusunu kazanlar, birbirleriyle alay edenler, birbirlerini büyütmeyenler, birbirlerini küçültenler siz ne düşünüyorsunuz?
“İyi olacağız mı?” diyorsunuz.
Yapmayın Allah aşkına. Herkesi kendinize güldürüyorsunuz.
Kurultayı başından sonuna kadar izledim. Kurultaydan sonra yazılanları, çizilenleri okudum. Öyle gözüküyor ki ufukta yine bölünme var.
Bilmem ki bu sosyal demokratlar kaç kere dizilip bozuldular?
Bir türlü bir arada olamıyorlar. Çünkü hepsi çok konuşuyor, çok biliyor. Çok bilmişlerin geldiği yer burası.
Böylesi bir yerde birlik ve beraberlik olur mu?
Hep kurultay, hep kurultay…
Hep kavga, hep kavga…
Hep hizip, hep hizip…
Dün Deniz Baykal diyordu bir kurultayda karşısına çıkan Mustafa Sarıgül’ü kastederek “Namuslu insanlar da namussuzlar kadar cesur olmalıdır.”
Ne oldu sonuç?
CHP biraz daha küçüldü. Girdiği her seçimi kaybetti.
Eğer Mustafa Sarıgül olsaydı öyle tahmin ediyorum ki CHP’nin oyları bugün belki yüzde 40’lara varırdı.
Doğrudur, “namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalıdır” ama ne yaparsınız ki günümüzde cahil, kültürsüz insanların çoğaldığı bir ortamda bu insanlar daha cesur oluyor.
CHP’liler partinin geleceği konusunda ne düşünüyorlar?
Yukarıda izah ettiğim sebepleri, nedenleri mutlaka göz önünde tutmalıdırlar.
Çünkü başka çareleri de yok.