Duran Erdoğan
duranerdogan1947@gmail.com
KİMİ SEÇELİM?
09/04/2013 Bazı sözcüklerin sözlük (TDK) tanımlarını vererek bilgilerinizi tazeledikten sonra; tanık olduğum bir hususun daha iyi anlaşılmasını istiyorum: İnsan: Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı. Adam: İyi huylu güvenilir kimse. (Değişik anlamlarda kullanılır. Bu yazı için bize bu kısmı gerekli) Herif: Güven vermeyen, aşağı görülen bayağı kimse. Takoz: 1. Bir eşyanın altına kıpırdamadan dik durması için yerleştirilen ağaç kama. 2. Bir taşıtın kaymaması, kımıldamaması için tekerlekleri altına yerleştirilen tahta, plastik vb. engel. 3. Kaba saba insan. (Başka anlamları varsa da bize bu kadarı lâzım) Piyon: Bir çıkar sağlamak için yararlanılan, istenildiği gibi kolayca kullanılabilen kimse. Şimdi anlatacağım ve aktaracağım asıl konuya dikkatinizi çekerim: “Ben topluma hizmet etmek için yaratılmışım!” diyen birileri hakkında zaman-zaman medyada yazılar ve haberler çıkar. Haber kıtlığı çeken ‘kopyala-yapıştır’cı yerel basın için bunların demeçleri ve mesajları ‘ilâhî buyruk hükmünde’ olup, çok önemlidir. Sözüm meclisten dışarı, üstadın(!) “incir çekirdeğini doldurmayan” ‘ıvır-zıvır’ içerikli demeçleri (kandil, bayram gibi ve sair tebrikleri bile), el broşürü büyüklüğündeki tüm gazetelerin baş sayfalarında manşet olur. Böylece medyatik muhteremler gündemden düşmezler. Bunların aleyhlerindeki yazıları, taraftarların ‘dedikodu’ ve ‘kıskançlık’ şeklinde yorumlamaları normal. Bazı sağduyulu, vicdanı hür köşe yazarlarımız da “ateş olmayan yerde duman çıkmaz” derler, şaibeli olayın üstüne balıklama atlarlar. Sonuç: Atılan manşette veya köşe yazısında adı geçenlerle birlikte, işin bir ucu da bürokratlara dokunuyorsa; olay enine-boyuna araştırılmaz, üstüne gidilmez. Böylece ‘güncel gündem’ ‘lâf-ı gûzaf’ olarak havada kalır. Kulaktan kulağa dalga-dalga yayılan yolsuzluk ustalıkla sükût ettirilip, gündemden düşer. Zira ‘mâlûm’lar, melek kadar ‘masum’ görüntüleriyle yine öndeki protokol masalarına kurulur; çevreye gül kokulu gülücükler dağıtırlar. Üstüne sünger çektirdikleri şaibenin unutulduğunu düşleyip, avunurlar. Sonrasında onları yine siyaset sahnesinde nutuk atarken, assolist olarak ‘memleket havaları’ söylerken, gerdan kırıp göbek atarak ‘şıkıdım-şıkıdım’oynarken görürüz. ‘Sütten çıkmış ak kaşık’tır zaat-ı şahaneleri. Alınları ak, başları dik. Vay be! Analar ne aslanlar doğuruyormuş? Bir derneğin sosyal etkinlik toplantısındayız: İki gönül dostunun aralarındaki şu muhabbeti-yeri geldi- şimdi sizlerle paylaşmak istiyorum: - “Televizyonlara çok çıkan şu (herif!) sence nasıl birisi?” - “Galiba bu seçimde aday olacakmış! Boynundaki kırmızı yularına (kravatını kastediyor) kulak asma. Kalıbı, duruşu büyük adam heykeli gibi, amma içi boş. Anlarsın ya!” - “Nerde, ne zaman bir seçim olsa, her taşın altından çıkıyor. Her seçimde, her bölgede aday adayı oluyor. Boyunun ölçüsünü öğrenemedi mi dersiniz?” -“Yıkılan pehlivan güreşe doymazmış. Onun maksadı kazanmak değil. Gündemde kalmak. dernekler vasıtasıyla propagandasını yapıp, seçim bahanesiyle partiye bağışta bulunup, ben de sizlerdenim yandaşlığını ispatlamak.” Kürsüde, hem takdimci-sunucu olarak, hem de yönetimin en büyük başı sıfatıyla birileri her telden konuşuyor: ‘Ben olmazsam memleketin işleri yatar, benden sonrası tufan!’ havası estirince; toplantıya misafir olarak katılan bir Hacı “Allah’tan kork, yeter!” dedi. ‘Yarası olan gocunur’muş. Alınganlık gösterdiği belli oldu. Dayandığı ‘takozlardan güç alan yönetim başı -nev’î şahsına münhasır- bir çalımla kükredi; //Suskunluğum asaletimdendir, Her lâfa verilecek bir cevabım var. Lâkin bir lafa bakarım lâf mı diye. Bir de söyleyene bakarım adam mı diye.// Mevlâna’dan ezberlediği deyişle, babası yaşındaki davetli misafiri aşağılayıp, şirret avratlar gibi lâf sokuşturdu. Üstü kapalı gidip-gelen alengirli mesajları çözen ‘akîl bir ihvan’ “Allah doğruları bilicidir!” derken; gözünü kırparak misafir Hacı’yı uyarır ve yavaşça: “Üstüne bulaştırma bu cambaz herifi! Birilerinin çantasını taşıya-taşıya buralara geldi.” der. Sözün özü: Yed-î eminindeki emanetleri çar-çur edip, sorumsuzca bol kepçe dağıtanlar; el kesesinden cömertçe ‘ağa’lık mı yaptılar, bilemem. “İçinde nesi var? Sultanahmet’te dilendi, Ayasofya’da dağıtıyor.” diyenler, haklı da olabilirler. Elimde güçlü deliller olmadığı için kendime Sen de ‘Allah’tan kork! Su-î zan’da bulunma’ diyorum. Sivil Toplum Örgütlerinde ve sosyal amaçlı çok önemli proje ve aktivitelerde görev alanlar! Bu milletin emanetini israf derecesinde ‘har vurup-harman savurursanız’;‘rûz-î mahşer’de hesap vereceğiniz ‘Mahkeme-y-î Kübra’ var, biliyor musunuz? Mevlâna’nın mesnevisindeki hikmetli sözleri ‘spiker’ donanımıyla okuyanlara; Sırat köprüsünden geçerken, Zebanî Hazretleri yeşil ışık yakarak, (HGS) hızlı geçiş sistemli transit kolaylığı mı yapıyor? Mevlâna’nın “ya göründüğün gibi ol; ya da olduğun gibi görün” sözünden ne anlıyorsun? Velhasıl, ‘Piyon’ atak ve atik hareketle hamle yapıp ‘Şah’ı mat edebilir... Ancak oyunda hile yapanlar, ‘hakem (seçmen) kararıyla’ hükmen (mars) olur, yenik sayılır, şampiyon olamaz. Bilmem anlatabildim mi? Hoşça kalınız. DAVETİYE: Siz değerli dostlarımı yenilenen Duran ERDOĞAN Kişisel Web Sitemi ziyaret etmeye davet ediyorum. Giriş serbest, ikramlar ücretsizdir. Adresimiz: http://www.duranerdogan.com Buyurunuz, bekliyorum efendim. Duran ERDOĞAN Kırşehir Anekdotları Yazarı http://www.duranerdogan.com |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ÖKÜZÜN VASİYETİ - 22/04/2014 |
BİR BÖLENİN HIRSI ve HINCI! - 15/04/2014 |
VERGİ HAFTASI - 08/04/2014 |
BU YEREL SEÇİMİN KAZANANI MİLLET OLSUN - 01/04/2014 |
UNUTMAK ve NANKÖRLÜK - 24/03/2014 |
EĞRİ YOLDAN SAPMAYANIN VAY HALİNE! - 16/03/2014 |
BENİM BELEDİYE BAŞKANIM BÖYLE OLMALI - 18/02/2014 |
KIRŞEHİR HALK KÜLTÜRÜNÜN SESİ YAREN TV BİR İNCİDİR - 01/02/2014 |
MUCUR ve HAVALİSİ SOSYAL YARDIMLAŞMA KÜLTÜR DERNEĞİ - 05/01/2014 |
Devamı |