Ali Aydemir
aliaydemir@mucurhem.com
BAS AĞRITAN PROTOKELLER
09/09/2013 Her eğitim ve öğretim yılı sonunda yaptığımız sergi çalışmaları ve açılış programı için gerekli hazırlıklar yapılmış.30.05.2005 Pazartesi saat 15.00 gelip çatmıştı. Sergi programımızda saygı duruşu ve konuşma yapılırken Kaymakamın talimatıyla İlçe Milli Eğitim Müdürü protokolde Belediye Başkanın isminin ikinci sırada söylenmesini kulağıma fısıldamıştı. Belirtilen şekilde konuşma yapılmış ve sıra Kaymakamın konuşmasına gelmişti. Her zaman ki gibi fıkralarla konuşmaya başlayan Kaymakamımızın konuşmasının bir bölümünde yüzme kursunun açılmasını açılmadığı takdirde diğer bütün çalışmaların silineceğini belirtmesi beni şoke etti. O an yüzme kursu açılacak bir havuzun olup olmadığını düşünürken, konuşmaya karşılık denizin nereden bulunacağı esprisini yaptığım sırada, Kaymakam "Denize gerek yok, yüzme havuzlarınız var" demesi beni yine şaşırtmıştı. O sırada yanımda bulunan birine sorduğumda yanımdaki vatandaş;''Kayseri yolu üzerinde yüzme havuzu var", diye manalı manalı gülmüştü. Burada Milli Eğitime bağlı olarak bir kursun açılması eşyanın tabiatına aykırıydı. Aklıma şu geliyor. Acaba birilerin yaptığı havuz masrafını kurtarma ve oraya müşteri çekmekte bir planın olduğunu düşünüyorum; bazılarının vefa borcumu vardı acaba? Neyse sıra belge dağıtım törenine gelmişti önce ev aksesuarları ve mefruşat kursunun belgesini vermek üzere Sayın Kaymakamımız davet edildi. Ardından İlçe Milli Eğitim Müdürümüzün isteği üzerine kendisine bir şilt takdim edilmek istendi. Şilt'in gereksiz olduğunu asli görevini yaptığını, bu tür işlere karşı olduğunu belirtmesi bizleri bir kez daha strese sokmuştu. Daha önce Belediye Başkanın verdiği şiltlerde böyle bir tepki göstermemişti İkinci olarak belge vermek işinde sunucunu İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısını davet etmesi üzerine, Halk Eğitim Başkanı gereksiz bir şekilde Belediye Başkanın belgeyi vermesini defalarca yinelemiştir. Bunun üzerine aşın bir sinirlilik gösteren Belediye Başkanı “Bırak be kardeşim, öfff” diyerek ayağa fırlamış sandalyeyi devirerek "Böyle Milli Eğitimde Halk Eğitimde batsın deyip orada oturanları iterek tören alanın sinirli bir şekilde terk etmiştir. Bu olaya sıkıntıyla üzülerek ve acıyarak baktım. Tören alanında bulunan herkes şoke olmuştu Böyle bir tepki gösterecek ortada bir şey yoktu. Aslında olayın arkasında başka planlarının olduğu sonradan ortaya çıktı. Sergi kurdelesi kesilmiş, herkes sergiyi gezmeye başlamıştı. Kaymakam ve Halk Eğitim başkanı sahne bölümünde konuşurlarken yanlarına vardığımda, Kaymakam;” Niye böyle oldu Ali Bey”? Demesi üzerine "Sayın Kaymakam Çiçekdağı ilçesinde yaptığımız toplantıda Sayın Başkanımız, Kaymakamdan sonra ilden gelen temsilciyi söyleyeceksiniz demiştir. Ona göre programı yaptım" demem üzerine Halk Eğitim Başkanının" Ben böyle bir şey söylemedim" Demesi beni bir kez daha yıkmıştı. Bu duruma tüm Halk Eğitim müdürleri şahitti. İkram yeri olan yukarı kata çıktığımızda Kaymakamın topluluktan ayrılarak ilçe Milli Eğitim Müdürü ve Kütüphane Müdürüyle benim odamda kriz masası oluşturması ne büyük bir olayla karşı karşıya kaldığımızı sezmeye başlamıştım.
Bizimle beraber ikram yerine çıkanların bir kısmı bu durum karşısında geri inmek zorunda kaldılar. Kaymakama ilçe Milli Eğitim Müdürünün ve benim "Bunda bir kasıt yok, büyütülecek bir mesele de değil."dememize rağmen Kaymakamın sert tutumu bizi haliyle üzmüştü. Üstelik ısrarıma rağmen ikram yerine uğramadan Kaymakam daireyi terk etmişti. O an şunlar aklıma geldi. Belediye Başkanın gereksiz tavır takınarak Milli Eğitime ve Halk Eğitime hakaret etmesi tören yerini acayip bir şekilde terk etmesi normal karşılanıyor. Hakaret edilen Devlet göz ardı ediliyor. Hakaret eden kişi masum pozisyonuna sokuluyor ve onu üzen etmenlere çıkışlar oluyordu. Başkanın küstürülmesine Kaymakamımız son derece içerliyor. Bazı kişiler soluğu Belediyede alıyorlar. O akşam Delta harekâtı başlıyor. Vali ile akşama randevu alınıyor Millet Vekili devreye sokuluyor. Bütün kozları kullanmak için seferber oluyorlar. İlçe Milli Eğitim Müdürüne Kaymakamdan ve Millet Vekilinden "Derhal soruşturma başlat diye dayatmalarla kalınmıyor. Vali Bey'e yalan yanlış birçok uydurma bilgi verilerek valilikçe de İl Milli Eğitim Müdürlüğüne soruşturma başlatılması talimatı veriliyor. Benim Belediye Başkanına kasıtlı olarak onu rencide etmek, küçük düşürmek için kasıtlı olarak ismini okumadığımı, okuttuğumu gazetelere ve dergilere izinsiz yazılar yazdığımı, bu yazılardan Valiye, Milletvekilini ve Belediye Başkanını küçük düşürücü rencide edici hakarete varan kısımlar olduğu bildiriyorlar. Ayrıca daha ne yalanlar söylenmişse, Vali soruşturma için bir gecede iki defa İl Milli Eğitim Müdürünü arayarak derhal soruşturma başlatılmasını istiyor. Yalnız bir şeyi unutmuşlar, yalancının mumunun ne zaman söneceğini. Töreni kameraya çektirmem ve CD sini ilgili yerlere vermem onların planlarını alt üst etmiştir. CD nin izlenmesi, o olaydan sonra tutulan tutanak ve tüm olayı bilenlerin ifadeleri yanlış hesap Bağdat'tan gönderilmişti. Bu olayın ertesi günü Belediye Başkanın ve yanında birileriyle Ankara'ya gidip İlçe Milli Eğitim Müdürünün ve benim tayinimin çıkartılması için uğraşıları da cabası.
İşi öyle hale getirdiler ki şiir yazmak, makale yazmak neredeyse suç oluyor. Memlekette yanlış iş yapanları görevini aksatanları, keyfi tutumda bulunanları birileri uyandırmak ve uyarmak zorundadır Yönetmeliklerce ve Yargıtay’ca sakıncaları belirtilen okulların ortasındaki baz istasyonlarının zararlarını belirtmek, yetkililere duyurmak suçsa ben suçluydum. İlçemizin içme suyun ne hale geldiğini herkes biliyor çürük aspes boruların zararlarını, saatsiz su kullanıp, gece gündüz havaya su akıtanları ilçenin çoğunun içme suyunu hazır pet şişelerden ve çeşmelerden temin ettiklerini söylemek ve yazmak suçsa ben suç işlemiş oluyordum. İçkinin, sigaranın uyuşturucunun zararlarından bahsederek yeraltı şehrinin, Seyfe Gölünün halinden, şehir stadının durumundan, kahvehanelerin zaman öldürücülüğünden bahsetmek, Ermeni mezalimi ve soykırım teraneleri adında yazılar yazmak, halkı aydınlatmak suçsa, ben büyük suçlar işliyordum. Çevremizde dilsiz şeytan o kadar çok ki... Sınırsız yetkilerle donatıldığını ve her istediğini yapmak sevdasında olanlar, adaletin ve mazlumların ahlarını unutuyorlar. Dürüstlükten, vatanseverlikten, haktan, hukuktan bahsedenler güzel masal okuyorlar ve vurgun düzeninde iyi kilim dokuyorlardı. Sergi sırasında şilt konusunda mangalda kül bırakmayanlar, şilti hak etmediklerini söyleyenler, bu tür yağcılığa karşı çıkanlar çarşı içinde yapılan köme şenliklerinde onlarca plaketi hem de hiç hak etmeyenlere ve ilgisi olmayanlara verilirken teşrifatçılıkta başı çekiyorlardı. O kadar plaketi ve hava-i fişeği tasarrufu düşünmeden, hovardaca paraları harcayanlar, daha önemli konulan düşünemezler miydi? Sırf Belediye Başkanın memnun edeceğiz diye görevini kötüye kullananlar. Milli Eğitim teşkilatına hakaret eden başkanı alkışlayanlar acaba nasıl bir bedele karşılık bu yanlış davranışlarda bulunuyorlardı. Bu arada gerek tutanak tutulurken, gerekse müfettişlere ifade verilirken korkanları, art niyetli olanları bizim kavgamızdan prim bekleyenleri Allah-a havale etmiştim. Dürüst olmak, çok çalışmak başarılı olmak yetmiyor. Eğer bazı siyasetçilerin hatalarını deşifre edersen, arı kovanına çomak sokarsan, zülfü yâre dokunursan hakkında her çeşit hile ve oyunların sergilenmesi de doğaldır. Hakka inanlar elbette bir gün haklı çıkacaklardır. Ali AYDEMİR |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ANNEM - 12/05/2014 |
DOĞALGAZ İMTİHANI - 01/05/2014 |
TAKMA BABAM KAFANA - 24/03/2014 |
GÖRDÜK - 16/03/2014 |
YETKİLER AHTABOTLAŞTI - 05/01/2014 |
MUCUR SEVDAMIZ OLMALI - 19/11/2013 |
ADIMIZ ANDIMIZDIR - 12/10/2013 |
ZORUNLU ATAMALARDA NELER YAŞADIK? - 23/09/2013 |
TUTTUĞUN BALIK, ÜRKÜTTÜĞÜN KURBAĞAYA DEĞMELİ - 11/09/2013 |
Devamı |