Duran Erdoğan
duranerdogan1947@gmail.com
“ PEKMEZ AKILLI KIRŞEHİRLİ !”
17/09/2010 SÖZÜN ÖZÜ “ PEKMEZ AKILLI KIRŞEHİRLİ !” Hemen her yöre veya o yörede yaşayan insanlar için bazı şöhret ya da lâkapların söylendiği bir gerçektir. Bu şöhret veya lâkap güzellik içerdiği gibi çirkin anlam da çağrıştırıyor. Bize kaba ya da çirkin gelen söylemleri bazılarının kütüklerine tesçil ettirip ‘Soyadı’ olarak resmen kullandığını bile görüyoruz. Kültürümüzde bunun sayısız örnekleri var. Burada kişiler ve diğer yöreler için bazı örnekler vermek detaya girmektir ki konuyu dağıtırız. Ancak yaşadığım yörem Kırşehir için genel de başkalarının şöylesine sözlerine muhatap olduğumu hatırlıyorum. Tanışma veya takdimden sonra biraz mütebessim yılışıklıkla, “Kırşehirli misin? Pekmez akıllısın!” veya “Kırşehirli’yim” dediğimde “Pekmez akıllıyım” desene?” diyenler maalesef var. Olmasa mıydı? Denilmese miydi? “Elin ağzı torba değil ki büzesin!” isteyen istediğini der. Amma ve lâkin ‘öküzün altında buzağı arar’ gibi, bu sözün altında, arkasında,önünde, yanında çirkinlik aramak zaten yanlış. Söyleyenlerin dahi gerçek anlamını bilmedikleri bir söz için,onurlu bir Kırşehirli olarak gocunmamıza da zaten gerek yok. Gerek bunca yıllık yaşadıklarımdan ve gerekse yaptığım araştırmalardan “Pekmez akıllı Kırşehirli!” söyleminin ortaya çıkış nedenini açıklayan yazılı, ciddi bir kanıt, belge ve bilgiye de maalesef rastlayamadım...Özellikle internet üzerinde dolaşan bilgilerin pek çoğu da duyuma ve yoruma bağlı kişisel düzmecelerdir. Yalnız şu var ki, düzmece de olsa konu artık ‘anonim’leşmiş ve böylece sıfat özellikli bu deyim günümüzde evrensellik kazanmış. Burada bize düşen, iyiyi bulmak ve doğruyu hedef göstermektir. Yalan ve yanlışlara da sabırla akîl açıklık kazandırmaktır. Aslında “Pekmez akıllı Kırşehirli!” deyiminin ne anlam içerdiğini bilmek için, Cumhuriyet öncesindeki Kırşehir’in coğrafi konumunu, halkının sosyal yaşantısını, kısacası geçim kaynaklarını da iyi bilmek lâzım. Konuya bu şekilde yaklaşarak mantıklı ve makûl değerlendirmeyi buna göre yapmak çok önemli. Aksi halde: “lâf ola, beri gele. Uydur, uydur söyle.Aklın olmaya da inanasın!” demezler mi? Konuya açıklık getirelim: Cumhuriyet öncesinde fabrika yok. Geçim kaynakları kısıtlı. Henüz ‘şeker’ ve kimyasal tatlandırıcılar icat edilmemiş. Kırşehir’in iklimi de bağcılık yapmak için çok elverişli. Herkesin onlarca dönümlük (hektarlık) bağları var. Üstelik pekmez hemen her şeyin ana veya ham maddesi. Yöre halkını da ister-istemez bağcılığa yönlendirmiş. Kendi ailemden de çok iyi biliyorum. Kurugöl’ün uzağındaki bağımızın yanında yazlık bağ damımız (bağ evi) vardı. Üzüm toplama mevsimi geldiğinde bağ damlarında yatar, üzümleri kurutur, bir aydan fazla bağ bozar, pekmez kaynatır ve bu pekmezleri kağnılarla köy evimize taşırdık. Çünkü ailemizin ana geçim kaynaklarından birisi, daha doğrusu çiftçilik ve hayvancılıktan da önce birincisi bağcılık idi. Haram ve günah inancının gereği ailem şarap yapmazdı. Başköşeye oturtulup altına yatak serilerek onurlanrılan misafirlere çay ikram edildiğinde, şeker olmadığı için çayın pekmez veya kuru üzümle içildiğini daha dün gibi hatırlıyorum. Günümüzde ortalıkta dolaşan ve kafa karıştıran söylentiler şöyle: Efendim ! 1. Deprem olmuş da yıkıntılar arasında kalan Kırşehirli adam öncelikle pekmez küpünü kurtarmış... Mantıksızlık veya komiklik bu davranışın neresinde? “Mal canın yongası!” değil mi? 2. Evde yangın çıkımış da, ölümü göze alarak alevin içine dalan vatandaş, yangının ortasında kalan karısını ve çocuğunu kurtaramayınca, elinde pekmez küpüyle dışarıya çıkmış. Şimdi bu safsataya inanalım mı? 3. Ankara İtfaiye meydanında iki camı taşıyamayan hamala camların arasına pekmez sürdürüp, taşınma kolaylığını sağlamış. Bu yapışık camların evde birbirinden nasıl ayrıştırılacağını da para alarak öğretmiş. Aferin, bravvo Kırşehirliye, çok da güzel etmiş. 4. Gönül dostlarından Dalakçılı şair ve yazar İbrahim Özdemir (Ozan İhvan-î) 27 Temmuz 2010 tarihli Kırşehir Kervansaray Gazetesindeki “Pekmez akıllı Kırşehirli” başlıklı köşe yazısında özetle: “Adana’lı işadamı Osman ağa, yokluk ve kıtlığın hüküm sürdüğü fi tarihinde, çiftliğinde çalıştıracağı adamları sınava tabi tutar.Bir kaba pekmez, diğer bir kaba da susam koyar. Kaşıksız olarak pekmezle susamı yiyen sınavı kazanacaktır. Açlıktan iyice danikmiş (bitap düşmüş) Dalakçılı Ese’nin Ahmet de işaret parmağını pekmeze batırıp, susamı da pekmezli parmağına iyice doladıktan sonra kaptaki pekmezle, tüm susamı yeyip bitirir.” Böylece sınavı kazanır. İşveren Osman ağa; pratik zekâlılığından dolayı Ahmet’i işe alır. Ahmet’in sevecenliği ve tatlı yapısı hoşuna gider, bundan böyle kendisine çok akıllısın anlamına gelen; “Pekmez akıllı Kırşehirli!” diyerek iltifat eder, diyor. Bu hususta yaşanmış ayrıntılardan sayısız örnekler vermek elbette mümkün. Ancak, takdir edersiniz ki buna sayfalar yetmez. Sözün özü: Hep anlatılır ya, karamsarın birisi muhatabına“Senin baban açlıktan öldü!” demiş.Adam da “Babamın bunda suçu ne? Babam buldu da yemedi mi?” cevabını vermiş... Eğer, açlıktan öldü denen adam; anamın üzümden yaptığı,her türlü hastalığa iyi geldiği çok iyi bilinen, içinde sayısız faydalı vitamin ve minarel dolu hormunsuz “Kırşehir pekmezi”ni, (yoğurdun üstüne döküp) hıyar turşusuyla beraber yemiş olsaydı; daha uzun ömürlü ve sağlıklı yaşar, ecelinden de önce ölmezdi, bana inanın. Günümüzde pancar, dut, keçi boynuzu( v.s.) gibi ürünlerden dahi yapılan çeşitli katkı maddeli fabrikasyon pekmezlerin üreticilerine kimsenin bir diyeceği yok galiba...Kırşehir sevdalısı yazar olarak; “Kırşehirli misin? Pekmez akıllısın!” söylemi konusunda alınganlık gösterip polemiğe girmeyi de çirkin ve anlamsız buluyorum. Makûl ve mantıklı düşüncelerimi içeren bu yazımla; karamsarların pastan barlanmış şom ağızlarına bir parmak baldan da tatlı Kırşehir pekmezi çalarak (sürerek) dillerini tatlandırıyor,böylece konunun ibretlik aslını öğrettiğimi sanıyorum. Hoşça kalınız. Duran ERDOĞAN Kırşehir Anekdotları Yazarı E.Posta: duranerdogan1947@hotmail.com Tel gsm: 0537 308 56 58 |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ÖKÜZÜN VASİYETİ - 22/04/2014 |
BİR BÖLENİN HIRSI ve HINCI! - 15/04/2014 |
VERGİ HAFTASI - 08/04/2014 |
BU YEREL SEÇİMİN KAZANANI MİLLET OLSUN - 01/04/2014 |
UNUTMAK ve NANKÖRLÜK - 24/03/2014 |
EĞRİ YOLDAN SAPMAYANIN VAY HALİNE! - 16/03/2014 |
BENİM BELEDİYE BAŞKANIM BÖYLE OLMALI - 18/02/2014 |
KIRŞEHİR HALK KÜLTÜRÜNÜN SESİ YAREN TV BİR İNCİDİR - 01/02/2014 |
MUCUR ve HAVALİSİ SOSYAL YARDIMLAŞMA KÜLTÜR DERNEĞİ - 05/01/2014 |
Devamı |