28/11/2010
Kırşehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri
Meslek Birliği (İLESAM) Kırşehir Temsilciliğinin ortaklaşa düzenlediği Âşık
Paşa 1. Ulusal Şiir Şöleni 6 KASIM 2010 Cumartesi günü akşamı Kültür Merkezi
Salonunda yapıldı. Bu güzîde kutlama şölenine ilimizi temsilen Valimiz Sayın
Mehmet Ufuk Erden ve Belediye Başkanı Sayın Yaşar Bahçeci hem kurum ve hem de
gönül kapılarını ardına kadar açtılar. İlesam İl Temsilcisi şair sevgili
Zübeyde Gökbulut ablamızı “öğünmek gibi olmasın ama” gönül dostlarından şairler
Ali Aydemir, Ali Sarı, Derviş Ekim, İbrahim Düğer, İbrahim Özdemir, İsa Erdoğan
ağabeylerle, Kırşehir Anekdotları Yazarı olarak bendeniz de yalnız bırakmadık.
Ev sahibi gönül dostları olarak, konuklarımıza hizmette ve hürmette kusur
etmeden adeta yarıştığımızı sanıyorum. Bizlere verilen görevi ve üzerimize
düşeni eksiksiz yaptığımız kanaatindeyim. Öncelikle şunu söylemekte yarar var:
Her şey ilimizin şerefi içindir...
Söz konusu
etkinliği onurlandıran otuz şair için duygu, düşünce ve iyi dileklerimi
yazmaktan kendimi alamıyorum... Bu etkinliğin en genç, dinç, dinamik, enerjik,
yağız, delikanlı şairi görüntüsüyle ta Kütahya'dan teşrif eden Serdar Atabay'ın
özellikle bu etkinlik için yazdığı “Bu Toprağın Oğluyum” adlı şiiri coşkuyu
doruğa çıkardı. Şairlerimizin hemen hepsi birbirinden değerli, kişilikli,
alanında mutlaka kariyerli
ve kaliteli
insanlardır. Unuttuklarım ve hakkında düşüncelerimi arz etmediklerimin hoş
görülerine sığınıyorum.
Gelelim
kültürel etkinliğin değerlendirilmesine... Bana göre her şey mükemmeldi. İlimiz
için bir şans olan valimizi ve Belediye Başkanımızı, esprili sunumuyla sevgili
şair Abdullah Gündüz'ü, bütün şair ve yazar, ses ve saz sanatçılarımızı,
etkinliği katılımıyla onurlandıran şiir sever halkımızı ve yarınımızın ufkunu
aydınlatacak olan Polis Meslek Yüksek Okulu Öğrencilerini de anmadan geçmek
istemiyorum. Otuza yakın şairimizin elit şiirlerini seslendirmeleri, Mehmet Akif
Ersoy merhumun 'Çanakkale Şehitleri'ne ithaf ettiği şiirini de Mustafa Firengiz
Hoca'nın harika yorumlaması bu şölenin taçlandırılışıydı.
Türk kökenli insanların yaşadığı, konuşulan
dilin Türkçe, yazı dilinin de Arapça ve Farsça olduğu bir dönemde “Türk diline
kimesne bakmaz idi, Türklere hergiz gönül akmaz idi. Türk dahi bilmez idi bu
dilleri, ince yolu ol ulu menzilleri.” diyerek ortaya çıkan Âşık Paşa'yı
anlamamak ve anmamak elbette Millet ve Devlet olarak bir eksiklik idi.
Devletimizin kurulmasının temeline harç olmuş gönül dostu alperenlerimizin
Kırşehir'de yaşaması, bu uluların kültürümüzü yaşaması ve bu güzelliğin günümüze
kadar taşınması Allah'ım ne kadar hoş... Yukarıda adlarını saydığım
görünenlerle, burada adlarını teker teker sıralamanın mümkün olmadığı görünmeyen
daha nice emeği geçenlere bu şölende hizmet etmenin mutluluğunu yaşatmak en
güzel ahde vefa örneğidir. Tekrar bu güzel insanları kutlarım.
Kırşehir
Belediyesi'nin Sosyal Tesislerinde konuklara sunulan akşam yemeği ve ardındaki
ikramlar -tabir caizse- hakikaten tam bir Türkmen kültürüne has misafirperverlik
örneğiydi. Yine burada Abdallarımızın geleneksel Kırşehir Halk müziğine ilişkin
türküler sunması çok hoş idi.Yine bu mekânda ilimiz dışında gelen tüm şair,
yazar ve gönül dostlarına Ali Aydemir 'Kalemden Gönüllere', Aşık Derviş Ekim
'Aşığım Sana Kırşehir',Aşık İsa Erdoğan 'Kırşehir Gönlümde Yatıyor' isimli şiir
kitaplarını; Ozan İhvani (İbrahim Özdemir) 'Takvimden Seçme Yapraklar' adlı
derlemesini, ben de 'Kırşehir Anekdotları'isimli kültürel eserimi birer Kırşehir
anısı olarak hediye ettik. Ayrıca Âşık İsa Erdoğan ile Âşık Ali Sarı(Nivani)
sazı ve sesiyle kendilerine has deyiş, beste ve yorumlarıyla bizleri
büyülediler. Muhabbet öyle koyulaştı ki, benden Kırşehir Halk Kültürüyle
ilgili bir anekdot anlatmam istendi. Çok nezih ortamda ağırladığımız bu gönül
dostlarına anlattığım anekdotu şimdi burada sizlerle de paylaşmanın bu yazıya
güzellik katacağını düşünüyorum: “Efendim! Mucur'un köylerinden Gümüşkümbet'te
çok yaşlı bir hemşehrimizin karısı ölür. Dini âdetler yerine getirilip ölümünün
kırkıncı günü de mevlid okunduktan sonra köylüler karısı ölen komşularına:
'artık senin yalnızlıktan kurtulman için evlenmen şart oldu. Eğer istediğin,
beğendiğin birisi varsa, seni evlendirelim.' derler. Bu teklif üzerine, ölü
karısının kırkı henüz yeni çıkmış hemşehrimiz masumane serzenişle gıkını şöyle
çıkarır. 'Evlenmek istiyorum istemesine de, amma ve lâkin beğendiğim bütün
kadınların kocaları sağ, kıran giresiceler.'şeklinde içini döker.
Ayrıca,
Kaman Belediyesinin organizasyonuyla Kaman-Kalehöyük Arkeoloji Müzesinin,
Kaman'daki Dadaloğlu Kültür parkının ve sair yerlerin gezdirilmesi ve Kaman
Abdallarının konuklara Abdal geleneğini yansıtan müzik ziyafeti sunması, Mümtaz
Boyacıoğlu hocanın Belediye Başkanı adına yöre ve yöre kültürünün özelliklerini
ve güzelliklerini anlatması bu şöleni unutulmaz kılmıştır. Ve yine Mucur yer
altı şehrinin, eski milli futbolculardan Necdet Özbay kardeşimizin görülmeye
değer muhteşem malikânesinin gezdirilmesi, Necdet Özbay'ın sevgili eşleri Esther
hanımefendinin öğle yemeği vererek konuklarını ağırlaması; malikânenin
bahçesinde Mucur Fatih Camii imamı Nevzat Soylu hocanın şair Ali Aydemir'in
sözlerini yazdığı “Muradım kasidesini o güzel sesiyle Medet Ya Sahibel imdat!”
diyerek duygulu okuması; Çiçekdağlı hemşehrimiz Cemile Yücel'in bozlak söylemesi
ve bu satırların yazarı bendenizin de “Liliyâr” türküsünü makamıyla okuduktan
sonra ve bu türküye ilişkin bir öyküyü anlatışım, Âşık Derviş Ekim 'Bir Dünya
İstiyorum'; şair Vedat Fidanboy'un okuduğu “Dandini” şiiriyle bizleri mest
etmesi, şair İlter Yeşilay'ın 'Zeytin gözlü dilberi' anlatan “Zeytinin Tuzu
Gibi” adlı kendi şiirini tatlı sesiyle çok güzel okuması görülmeye ve yaşanmaya
değer bir anı olarak hafızalarımızda derin ivme bırakan izler olarak
hatırlanacaktır. Bu güzelliği yaşatanlara ve yaşayanlara ne mutlu!
Sözün özü:
Aslında bu güzîde güzellik anlatılmaz. O atmosfer maneviyatı Kırşehir'imizin
temiz havasıyla, dostlarla birlikte sindire sindire yaşanırdı. İşte böyle de
oldu. Bir ilk olduğu için eksiği-kusuru mutlaka olmuştur. Gerek Selçuklular
zamanında ve gerekse Osmanlılar döneminde memleketimize ve medeniyetimize
beşiklik etmiş bu kültür şehrinin ulularından olan ceddimiz Âşık Paşa'nın
torunları olarak bize verilen görevi ahde vefa ciddiyetiyle ancak bu kadar
yapabildik.
Tüm
katılımcı emeği geçenleri şahsım adına kutluyor; ilgi, iltifat ve zahmetlerinden
dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Gelenek halindeki münferit bu Ulusal
kutlamaların da bundan böyle ve bundan sonra Uluslararası boyuta taşınmasıyla
“Âşık Paşa”mızın ruhunun huzur bulacağına inanmanızı
istiyorum.
Hoşça kalınız.
Duran
ERDOĞAN
Kırşehir Anekdotları Yazarı
www.duranerdogan.com